1 yıl önce yaşadığımız en büyük acımız ve İstanbul'u bekleyen tehlike: Deprem
Deprem kısaca tanımlamak gerekirse bir fay hareketi, bir sismik dalgalanmadır... Ancak daha detaylı öğrenmek için öncelikle Dünya'nın iç yapısını anlamak gerekiyor, yerkürenin dış kısmında yaklaşık 0-100 km.kalınlığında oluşmuş bir taşküre (Litosfer) vardır. Kıtalar ve okyanuslar bu taşkürede yer alır. Litosfer ile çekirdek arasında kalan ve kalınlığı 2.900 km olan kuşağa Manto adı verilir. Daha da altında ise çekirdek bulunmaktadır.
Manto genelde katı olmakla beraber yüzeyden derine inildikçe içinde yerel sıvı ortamları bulundurmaktadır.
Üst Manto'da ise katı kısımlar ve levhaların oluşmuş durumdadır. Halen 10 kadar büyük levha ve çok sayıda küçük levhalar vardır. Bu levhalar üzerinde duran kıtalarla birlikte, Astenosfer üzerinde sal gibi yüzmekte olup, birbirlerine göre insanların hissedemeyeceği bir hızla hareket etmektedirler.
Levhaların birbirlerine değdikleri bölgelerde sürtünmeler ve sıkışmalar olmakta, sürtünen levhalardan biri aşağıya, Manto'ya batmaktadır.
İşte yerkabuğunu oluşturan levhaların birbirine sürtündükleri, birbirinden uzaklaştıkları, birbirlerini sıkıştırdıkları, birbirlerinin üstüne çıktıkları ya da altına girdikleri bu levhaların sınırları dünyada depremlerin oldukları yerler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Depremler yer kabuğunun 800 kilometreye kadar derinlerinde olabilirler ancak, sıcaklığın 1000 dereceyi geçtiği derinliklerde kayaçların elastik yapısı ve akışkanlığı nedeniyle çoğu deprem hissedilmez. Hissettiğimiz depremlerin çoğu ise yer kabuğunun 0-70 km derinlikteki kısmında olmaktadır.
Örnek olması açısından, Kahramanmaraş depremlerinde 7.7'lik ilk depremin derinliği 9,1 kilometre, ardından gelen 7.5'lik depremin derinliği 16,4 kilometre, 1999 Gölcük depremi 17 km, 2011 Japonya depremi ise 32 km olarak ölçülmüştü.
Dünyada olan depremlerin hemen büyük çoğunluğu bu levhaların birbirlerini zorladıkları levha sınırlarında dar kuşaklar üzerinde oluşmaktadır. Dünyada depremlerin en yoğun olduğu bu ilk kuşaklar, Kuzey Amerika ve Güney Amerika'nın batı kıyıları, Asya ve Japonya'nın doğu kıyıları ve Pasifik Okyanusu çevresi şeklindedir.
Ülkemizden de geçen ikinci bir deprem kuşağı ise Alp-Himalaya Deprem Kuşağı olup, bu İspanya, Fransa, Güney Avrupa, Anadolu, İran ve Hindistan'dan geçip Çin'e kadar uzanır.
Son olarak depremin büyüklüğü, depremin kaynağında serbest bıraktığı enerji miktarının ölçülmesidir. Çeşitli büyüklük ölçekleri olsa da en yaygın olarak Richter ölçeği kullanılır.
Depremin şiddeti ise depremin yeryüzündeki etkilerinin yoğunluğunu ve yarattığı hasar düzeyini, insanlar ve binalar üzerindeki etkilerinin ölçümüdür. Aynı deprem, farklı yerlerde farklı şiddet dereceleriyle hissedilebilir.
Comentários